Bazı düşünceler aniden gelmez insanın aklına, belli bir deneyim ve fikir topluluğunun biraraya gelmesi sonucunda ulaşırız onlara. Nasıl ortaya çıktığını, bu olayın nasıl gerçekleştiğini bilmeyiz. Sanki beynimizin bir tarafında bir fırın vardır, oraya atarız bütün bu malzemeleri ve zamanı geldiğinde yeni bir düşünceye ya da farkındalığa sahip olmuş oluruz. Bahsettiğim malzemeler içimize işler. İçimizde işler.

Krzysztof Kieslowski , her filmiyle insanın içine işlemeyi başarır, o fırına bir sürü malzeme katar. Filmin size neler kattığını tam olarak bilmeniz imkansızdır ama bünyeye tahmininizden fazla nüfuz ettiği kesindir. Anlatması bile o kadar zor ki, seyredeli çokça zaman geçmiş olmasına rağmen bu yazıyı yazmak için oldukça zorlanıyorum. İnsanda sırf bu büyük etkiyi yarattığı için büyük sıfatını hakediyor bir sanatçı olarak kieslowski. Dekalog (on emir) serisini 89-90 yıllarında polonya televizyonu için çekiyor Kieslowski. Bez konca'da beraber çalıştığı ve ileride de beraber çalışacağı senarist Krzysztof Piesiewicz ile Tevrat'taki 10 emir'i günümüz dünyasındaki anlamlarını yeniden sorgulayarak senaryoyu yazıyorlar. Ortaya çıkan filmler (her biri ortalama 55 dakika) bazı zamanlar gizemli ve felsefi, her zaman için de gerçekçi anlatımlarıyla, birbirinden başarılı oyunculuklarla, Zbigniew Preisner'in her zamanki gibi mükemmel müzikleriyle, hikayelerin tamamlayıcı öğesi olan sembolik anlatımıyla ve de Kieslowski sinemasının olmazsa olmazı başarılı sinematografileriyle, dini inançları/insani değerleri gökyüzünden gerçek hayata düşürüyor, onları somutlaştırıyor, (en önemlisi de) insancıllaştırıyor.



Bir başka büyük yönetmen Stanley Kubrick dekalogların senaryosunu içeren kitap için diyor ki:
"Büyük sinemacıların eserlerinin belli bir yönü üzerinde durma konusunda hep isteksiz olmuşumdur çünkü bunun, eseri kaçınılmaz olarak basitleştirme ve indirgeme ihtimali vardır. Fakat Kieslowski ve yardımcı yazar Piesiewicz'in senaryolarını içeren bu kitapta fikirlerden sadece bahsetmek yerine bunları dramatize etme konusunda çok ender rastlanan bir yetenekleri olduğu gözlemini yapmak yersiz olmaz. kastettikleri şeyi dramatik bir eylemle anlatarak, seyircinin, anlatılanın ötesinde gerçekleşen şeyleri keşfetmesi gibi bir kazanca da sahip oluyorlar. Bunu öyle hayranlık verici bir yetenekle yapıyorlar ki fikirlerin ortaya çıkışını farkedemiyor ve ancak çok sonraları kalbinize ne kadar derinden nüfuz ettiklerini anlayabiliyorsunuz."

Her bölümünde bir Varşova'daki toplu konut sitesindeki aynı apartmanda yaşayan karakterlerin ele alındığı filmlerin hikayeleri aslında büyük birer tesadüften ibarettir. Tesadüf hayatı anlamlı kılan şeydir. Gizemli ve bizim farkına varamadığımız kaderin vücut bulmuş halidir.

Dekalog serisindeki tesadüfler filmden uzayıp, Kieslowski'nin sonraki filmlerine taşar. Kieslowski'nin bundan sonraki filmleri de dekalogların bir parçasıymış gibi gelir o yüzden bana. Bence kieslowski, dekalog serisi ile yıllarca geliştirdiği sinemasal dilini zirve noktasına çıkarmıştır. Bundan sonra çektiği filmlerde de aynı dili görürüz, aynı tadı alırız. Dekalog 9'da anlatılan kısa hikaye, Veronique'in ikili yaşamı'na konu olur. Van Den Budenmayer'in bestesinin de üç renk: kırmızı'da önemli bir yeri vardır.


dekalog 1
"senin tanrın benim, başka tanrın yoktur."



dekalog 2
"tanrı'nın ismini boş yere ağzına almayacaksın."



dekalog 3
"altı gün çalışacaksın, bir gün dinleneceksin"


dekalog 4
"anne ve babana saygılı davranacaksın."

dekalog 5
"öldürmeyeceksin."

dekalog 6
"zina etmeyeceksin."


dekalog 7
"çalmayacaksın."


dekalog 8
"yalan yere şahitlik yapmayacaksın."


dekalog 9
"komşunun karısına tamah etmeyeceksin."


dekalog 10
"komşunun malına tamah etmeyeceksin."

zbigniew preisner - dekalog II part 1

KONUK YAZAR: Zafer
http://spregel.blogspot.com/

#Diğer Konuk Yazarlar#

14 serzeniş:

tarık dedi ki...

10 emir'den yola çıkarak, bu on emri günümüze uyarlayıp filmleştirmek çok güzel bi fikir. bu fikrin filmlere aktarılması da gayet güzel olmuştur.

(yazın çok güzel olmuş bu arada, eline sağlık)

Travis dedi ki...

dekalog 5 ve 6 dan daha önce bahsedilmişti.. bu konuda bölümleri genel anlamda incelenmiş olması ve müziğinin de tanıştırılması iyi oldu..
herkesin mutlaka favori bi bölümü vardır kendince:)
?

Travis dedi ki...

bölümlerin birbiriyle bağlayıcılığını üstlenen bir de isimsiz karakter var.(young man diye isimlendirilir )
Ne zaman bu young man'i görsem, aklıma sırlar kapısı mıydı,neydi, o program geliyor. Filmin özet karesi niteliğinde ana karakterlerle gözgöze gelişi, sanki "tanrı adına burada bulunuyorum" dercesine. Ama böyle bir seride bu bütünlüğü bozup Kieslovski neden 7.bölümde o genc adama yer vermemiş, onu da çözemedim.

zafer dedi ki...

öncelikle teşekkürler.

dekalog serisi garip bir şekilde insanın içine girerek bilgelik katıyor seyredenlere. garip diyorum çünkü ne katıyor desen tarif edemem.
ama biliyorum.

5-6 yı çok sevmekle beraber. 1-2-8-9 sevdiklerim. göründüğü gibi bunları da ayırt edemiyorum. 10. bölüm de en eğlencelisi olsa gerek.

7. bölümde ben de göremedim young man'i, sebebini bilmiyorum. ama o karakter için isa da diyen var melek de. belki de sadece basit insandır. insanlık üzerine diyebiliriz sonuçta filmler için..

Furkan Haydar dedi ki...

Preisner'i atlamak bir hata sanırım. :)

Abdullah Demir dedi ki...

Dikkat spoiler içerir.

Benim aklımda en fazla yer eden ve bence içlerinde 10 bölüm oldu. Gecenin bir yarısı trt 2 de yayınlanıyordu. Gerçekten uykumu kaçıran bir film olmuştu.Bir sahnesinde küçük kardeşin aşağıdan ışıkları açık görünce orada daha yeni ekilmiş ukaf bir ağacı kırıp sopa niyetine eline alması gerçekten harika bir sahneydi.Daha sonrada tüm dekalog serisini izlememe sebepte olan bu bölümdür.Dekalogda sizi herhangi bir tarafa yönlendirmek isteyen bir tutum yok kararı sizin vermenizi bekliyor.Bu yönüyle de fazlasıyla başarılı. Öldürme üzerine olanı ise içlerinde beni en fazla rahatsız eden bölüm oldu.Fazlasıyla gerçekçi öldürme sahnesi uzun süre hafızamdan silinmedi. Hatta adam ölmemek için direnirken sanki onun yerine benim başıma geliyor zannettim ve o anda kurtulmak için alternatif yollar geliştirme isteği doğdu bende.Ayrıca sonuna doğru avukatla hakimin konuşması da fazlasıyla güzeldi.Her yönüyle başarılı olan bu muazzam yapıtlar herkesin izlemesi ve izlettirmesi gereken filmler.

gürültü dedi ki...

ben birincisinden çok etkilenmiştim

Unknown dedi ki...

Hergun 1 tane cerez niyetine seyrettım.son 10 kaldı. 3 teki bır noel gecesı karlı ve boş varsova sokaklarında araba ıle yaptıkları arayış yolculukları aklımda kaldı.

Unknown dedi ki...

Hergun 1 tane cerez niyetine seyrettım.son 10 kaldı. 3 teki bır noel gecesı karlı ve boş varsova sokaklarında araba ıle yaptıkları arayış yolculukları aklımda kaldı.

Unknown dedi ki...

Hergun 1 tane cerez niyetine seyrettım.son 10 kaldı. 3 teki bır noel gecesı karlı ve boş varsova sokaklarında araba ıle yaptıkları arayış yolculukları aklımda kaldı.

Unknown dedi ki...

Hergun 1 tane cerez niyetine seyrettım.son 10 kaldı. 3 teki bır noel gecesı karlı ve boş varsova sokaklarında araba ıle yaptıkları arayış yolculukları aklımda kaldı.

persona dedi ki...

can yücel in davet şiiri geldi aklıma 20 yaşım 35 yaşım 40 yaşım ve bugünkü ben ... yani dekalog her yaşta farklı anlamlarla hayata bakışımı etkiliycek bergman sinaması tarkovsky sineması gibi kielowski de bneim için özel ruhlardan biri ve sanatını en derinlerini korkmadan gösteren cesur anlaşılmamaktan korkmayan ticari kaygı taşımayan

UluTatanga dedi ki...

Her bölüm ayrı ayrı çok güzeldi.Bazen filmler,diziler,belgeseller izleniyor ve bitiyor diye düşünülüyor ama bir yerlerde yaşanılan bir olay veya kulağa gelen bir müzik tınısı izlenen o yapıtın sizde bıraktığı izi hatırlamanızı sağlıyor.Dekalog'un bıraktığı iz ile hayatımızın hangi parçasında karşılaşacağımızı yaşayıp göreceğiz.Yazınız çok güzel olmuş ellerinize sağlık.

melih kaya dedi ki...

Çok güzel bir içerik elinize sağlık.